Beyin Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Erdal Coşkun, Metropol TV’de Prof. Dr. Bülent Topuz’un hazırlayıp sunduğu Metropol Sıhhat Programına konuk oldu. Prof. Coşkun programda beyin kanaması nedenleri, teşhisi ve tedavileri hakkında bilgi verdi.
Coşkun kafatasının kapalı bir kutu olduğunu, kafatasının içerisinde ortalama 70 kilo yükünde olan bir erkekte bin 450 gram bir beyin olduğunu bunun 150 CC’sinde su olduğunu, yüzde üçünde de kan olduğunu söyleyerek açıklamalarına şöyle devam etti: “Bu kan devamlı süratle dönüyor. Beynin bir ön deveranı var. Bir art dolanım var. Damarlarda esnek bir yapıya sahip lakin sigara içince, şeker hastalığı olduğunda damar sertliği oluşabiliyor. Damar sertleşiyor ve sertleşen damarın esnekliği de azalıyor. Esnekliği azalınca içindeki akım da yavaşlıyor. Bu akım yavaşladığında bazen kalpteki ritim bozukluğundan, bazen kişinin şekerinin düşmesinden ya da yükselmesinden bazen tansiyonunun 180’lerin üstüne çıkmasından kaynaklı, kalpten ya da boyun damarlarından bir pıhtı atıyor. Bu türlü bir şey hepimizin başına gelebilir. Hayattan da kaçmamak lazım hastalar geldiğinde de daima söylerim savaşacak mıyız, bırakacak mıyız?”
“İnme Merkezimize Gelen Olaylara Anjiyo Yapıyoruz”
İnme Merkezinde kanama hadiselerinin 6-10 saat içerisinde gelmesi halinde anjiyo yapıp o damarı açabildiklerini belirten Beyin Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Erdal Coşkun, “Biz Anjiyo yapmak için kasıktan girip kapalı damara kadar gidiyoruz ve burada bir evvel MR çektirmemiz gerekiyor. Çok süratli olmak gerekiyor. İki türlü damar açma metodu var. Bir adedinde dozu etraftaki damarlardan veriyorsunuz. 200 bin ünite verildiğini varsayalım lakin gidip o damara anjiyo yapacaksanız, o damarın kendisini görüyorsunuz. Onun içini mekanik olarak vakumla çekerek ilaç vererek bir sürü sistemle açabiliyorsunuz” dedi.
Ödem Tedavisi Yapılan Hadiselerden Bahsetti
Beyindeki damar sistemine ait bilgiler veren Prof. Dr. Erdal Coşkun, “Beyinde bir iskemi merkezi var. Bu merkezin etrafında bir doku var. O dokuya fenomra diyoruz yani gitmekle kalmak ortasında savaşan onun etrafında de olağan doku var. Beyinde kendi kendini düzenleme merkezi var. Yani bir yere kan oradan gitmiyorsa öbür bir yerden oraya kan gidiyor. Tıkanan damarların birçok uç damarlar, uç damarların kollektörü yok. Kanayanlar da o denli o vakit ölen doku, yani toksik doku oluşuyor. Yani bir hücrenin öldüğünü düşünün hücrenin hami düzenekleri var. Bu hücrenin yaşamasını sağlayan bir zarı var. Bir meskenin duvarı, kalenin suru üzere. Bir müddet sonra hücre şişiyor, parçalanıyor, parçalanmadan çıkan unsurlar öteki hücrelere saldırıyor. Oradan çıkanlar öbür hücrelere gidiyor. Biz bu tedaviyi tam vakitli yapamazsak o penumla denen yani merkezin etrafındaki dokular onlar da gidiyor. Ondan sonra beyin şişmeye başlıyor. Beyin şişmesine sebep olan şeylere örnek verecek olursam örneğin şeker yükselmesi olabilir. Mesela nabız atriyal fibrilasyonu var. Bu pıhtı atmaya devam ediyor. Küçük küçük öbür damarlar tıkanıyor ya da hipertansiyon tansiyon 180’in üstüne çıkıyor ve orada kalıyor beyin şişiyor. Bu durumlar karşısında ödem tedavisi yapıyoruz” halinde uygulanan tedavi biçimlerinden bahsetti. (BSHA – Bilim ve Sıhhat Haber Ajansı)
